Yurtdışında yaşayan vatandaşların karşılaşmış olduğu diğer bir sorun
da; kişilerin vefat etmesi durumunda, Türkiye’den mirasın
alınabilmesidir. Türkiye’den mirasın alınabilmesi için belli
prosedürlerin yerine getirilmesi ve veraset ilamının alınması
gerekecektir.
Boşanmada bahsettiğimiz üzere Milletlerarası Özel Hukuk alanında,
yurt dışında gerçekleşmiş davaların ve işlemlerin Türkiye’de
tanınması belli şartlar sağlandığında mümkün kılınmıştır. Bu
şartlardan en önemlisi Türk Mahkemelerinin söz konusu olayda
yetkisinin bulunmamış olmasıdır.
Murisin bıraktığı miras bir taşınır mal ya da para alacağı ise,
veraset ilamı yabancı ülkeden talep edilebilecek ve verilen bu belge
mirasın alınması için Türkiye’de kabul edilecektir.
Ancak “Türkiye’de bulunan taşınmazlar hakkında Türk hukuku uygulanır
“ hükmüyle MÖHUK, Türk mahkemelerine münhasır bir yetki tanımıştır.
Verilen bu münhasır yetki nedeniyle mirasçılık belgesi ve veraset
ilamının Türkiye’de tanınması mümkün olmayacak mirasçılık
işlemlerinin gerçekleştirilebilmesi için bu belgelerin Türkiye’den
alınması gerekecektir.
Mirasçılar, miras bırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak
kazanırlar. Malvarlığı ve alacak hakları bulunabileceği gibi, borca
batık bir tereke olarak da karşımıza çıkabilir. Böyle durumlarda,
mirasçıların mirası reddetmesi söz konusu olmaktadır. Mirasın reddi
işlemi yapılırken de yabancı memleketlerdeki usulün takip edilmesi
gerekecektir.
Ölüme bağlı tasarruflarla ilgili işlemlerde murisin milli hukukunun
uygulanacağı Milletlerarası Özel Hukukta belirtilmiştir. Bu işlem
için tereke mahkemesi olarak adlandırılan yerdeki mahkeme yetkili
olacaktır. Görevli mahkeme ise Sulh Hukuk Mahkemesidir.
Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın Türkiye’de gerek yatırım amacıyla aldıkları, gerekse mirasçı sıfatıyla sahip oldukları gayrimenkuller bulunmaktadır. Sıkça karşılaşılan ve dava açma gerekliliğini de beraberinde getiren bu problemlerden bazıları ise şöyledir:
Tapu kayıtlarında yer alan isim, soy isim vb. yazım hatası gibi
yanlışlıklar gayrimenkuller üzerinde işlem yapmayı imkânsız hale
getirebilmektedir. Dava yoluyla hatalı olan kayıtların
düzeltilebilmesi mümkündür.
Haksız İşgalin Önlenmesi ve Ecrimisil Davaları: Yurt dışında yaşayan
vatandaşların uzun süreler boyunca ülkeye gelememeleri halinde
kendilerine ait ya da kendilerine intikal etmemiş olsa da miras
kalmış taşınmazlarının, hak sahibi olmayan üçüncü kişiler tarafından
işgal edilmesi sıkça karşılaşılan bir durumdur. Yurt dışındaki
vatandaşlarımızın, özellikle de uzun süredir Türkiye’ye gelememiş
olan kişilerin boş arazilerine haksız olarak ev yapılması, arazinin
sair şekillerde kullanılması sorunların başında gelmektedir. Hak
sahibi olmayan üçüncü kişiler tarafından yapılan işgalin ve
haklarına tecavüzün sonlandırılması için müdahalenin meni davası
açılması gerekmektedir. Taşınmazı haksız olarak kullanan kişi de,
meydana gelen haksız işgal ile ilgili olarak mal sahibine ecrimisil
adında bir tazminat ödemekle yükümlüdür.
Kiraya verdikleri taşınmazlar ile ilgili olarak; kiracılarla bir
ihtilaf yaşanması halinde yurt dışında bulunan kişinin, Türkiye’deki
kiracıya müdahalesi oldukça kısıtlanmış durumdadır. Bu nedenle kira
ilişkisine ilişkin davaların bir avukat marifeti ile takibi
neredeyse zorunludur diyebiliriz. Özellikle kira bedelini ödemeyen
kiracılara karşı kira tahsili ve tahliye davaları hukuki uzmanlık
gerektirmekte olup bu konularda bir avukattan yardım alınması
oldukça önemlidir.
Mirastan Mal Kaçırma Nedeniyle Tapu İptal ve Tescil Davası: Miras
bırakan kişi, sağlığında bilerek ya da bilmeyerek mirasçılar
arasında adaletsizlik yaratacak bir gayrimenkul devri yaptıysa bu
işlem belirli şartlar dâhilinde iptal edilerek geriye
döndürülebilir. Bu dava türü de yurt dışında yaşayan vatandaşların
sıkça başvurduğu bir dava türüdür.
Yurt dışında yaşayan Türk vatandaşına bir taşınmaz miras kalması
halinde çoğu zaman diğer hissedarlar ile bir iletişimsizlik ve
anlaşmazlık hali doğmaktadır. İzale-i Şuyu olarak da bilinen bu dava
ile herhangi bir paydaş, taşınır veya taşınmaz maldaki ortaklığa son
verilerek ortaklığın bitirilmesini talep edebilir. Taşınmazın
satılarak parasının hisseler oranında paylaştırılması mümkün
olabileceği gibi, taşınmazın fiili olarak paylaştırılması şeklinde
de olabilecektir.
AV. MUHAMMED İKBAL TUNCER